Sayfalar

5 Mart 2011 Cumartesi

allahu ekber-akp def ol: hürriyet

al bir yazması vardı
salınıp gezmesi vardı
dudağında sigarası 
işe gidiyor
hürriyet.

işe gidemiyor
hürriyet.
artık onların hürriyeti değil, hepimizin hürriyeti için. işe gidemiyorlar. dün (3mart) ahmet şık ve nedim şener göz altına alındı. ergenekon. neden bu. ben otogarda efe tur'un bekleme salonunda sevgili t.'ye lavabo ararken aynı zamanda televizyonda son dakika haberlerinde ahmet şık'ın göz altına alınışını izlemeye çalışıyordum. ne olacak bu göz altına alınanlar, tutuklananlar, diyordum. adalet, evet adalet desem? kendimizi mi kandırıyoruz? neyin içinden ne çıkacak hiç bilinmiyor ki. benim aklım iyice gitti artık. nerelere gitti pek bilmiyorum. zaten sinirli geçiriyorum bu günleri. yeteri kadar şiddete ve kendimi kaybetmeye meyilliyim. ülkemin geleceği bir "yalan"sa, -hayır "gerçek" bunlar, inan biraz, "gerçek"ler gördüklerin kadar "gerçek" olarak çıkacak karşına, bunun için uğraşıyorlar- her ne olursa, yalan ya da gerçek, ben efe tur'un üst katına çıkarım ve sarı plastik sandalyelerde oturmayı -sadece oturmayı -hayır arada sevgili t. ile gülmeyi tercih ederim. yapacağım bir şey var mı? var demeyin. 

bugün de taksim'de eylem yaptılar bu durum üzerine. gazetecilere (bana?), basına özgürlük istiyoruz, akp lütfen def olmalısın artık, diyeceklerdi ki dediler. otobüsten inip metroya yürürken meydan'da toplanan küçük kara kafalı karıncalardan oluşan topluluk dikkatimi çekti önce. hımm dedim. toplanıyorlar. metroya girdim, m.köy'de indim, sevgili t.'ye emanetini ulaştırdığım için görevini başarıyla tamamlamış bir ateri oyunu kahramanına büründüm, elimdeki poşeti ona vermemle içimden kuvvetli ve kara renkli bir nefesin havaya karıştığını hissettim, sevgili t. teşekkür etti, ben de sevgili t.'ye hadi git dedim, sonra tekrar metroya girdim, taksim'e vardığımda cuma ezanı okundu okunacaktı.

eylemciler yürümeye başlamışlardı. tam ezan okunmaya başladığında onlara yetişmiş gibiydim. ezanla slogan sesi birbirine karıştı. şöyle dedim:  eyleme katılanlar, cuma namazını kılanları bekleyeydiler iyi olmaz mıydı? (!) beklerler miydi? namazdan çıkacaklar katılmak isteyemez miydi bu eyleme?

kenarda durdum fotoğraf çektim. namazdan sonra üçüncü defa metroya girerek erken gelen emre ve büşra'yla buluşmak için osmanbey'e gittim. sonrası muhabbet ve iş adamı ve kocaman görünüşünün altında mantık-zeka-anlam barındıran kumral kaküllü ve sonra tavuk -emre'ninki kara ve küçük ve etsiz ve sevimsiz ve şekilsiz ve hastalıklı.

dün ve bugün hep aynı şarkı: hürriyet-hüsnü arkan-solo albümü.
dün, büşra'nın bana alacağı doğum günü hediyesini seçme mutluluğu: doğumgünü mektupları-ted hughes-yky
kapalı çarşı: 2008 dışı haki yeşili, iç sayfaları kararmış sarı tonu, tutkal ve gelecek kokulu 2 liralık ajanda.
vapur, bekleme salonu, yeni camii önü: devrimle doğanlar-gladkov-özgün yayınları.
ve sonunda kuşlar dedi ki;

haftaya kar yağacakmış, ben doğayım diye. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder