Sayfalar

2 Şubat 2011 Çarşamba

Yaşamak ve Uyumak


Sabah telefonun titremesiyle uyandım. Benim telefonum hep sessizdedir. Hani telefonun melodisi ne diye sorsalar bilmem bile. O kadar alışmışım ki o zııııııııt, zııııııııııt titreşim dalgalarına, bu bile belli bi melodiyle nerede olursam olayım kulağıma ulaşıyor. Sabah da öyle oldu. Yarı açık gözlerimle telefona bakınca Büşra'dan mesaj geldiğini gördüm titremenin ardından. Mesaj diyordu ki,
"Defne Joy ölmüş."
Gayet açık ve net.

Uyku sersemi, gözlerim kapalı ama bilincim açık. Aklımdan neler geçtiğini bilmiyorum ama birden garip oluyorum, nefesim kesiliyor gibi. Aklımda kıvranan onca cümle, onca cümleden sonra tuşları ezberlemiş parmak uçlarım cevap olarak,
"Oha"
diyor.
"Oha" benim için çok alışıldık. Kestirme, kurtuluş. "Oha falan oldum" anlamında değil bu "oha". Hiçbir zaman da öyle olmadı. "Oha" benim kurtarıcım. Sonuç bölümü gibi.
Sonra bir mesaj daha gönderiyorum:
"Şaka mı?" diyorum.
Telefon yine titriyor:
"Yok değil. Akşam eğlenmişler, içki içmişler, sonra gece fenalaşmış, ölmüş."

İçki'yi duyunca birden ruhum ölüme karşı olan sorumluluğundan kurtulup müthiş bir huzura kavuşuyor. "İçki onu öldürmüş" diyebilmek, büyük bir bahane benim için.
Uyumam lazım. Aslında uyumasam daha iyi. Ama üst kattan aşağıya bakınca, simsiyah saçlarını topuz yapmış lacivert pijamalı kızın yorganın altında nasıl da "uykuyu severek" uyuduğunu görüyorum.
Uyuyor gibi ölüyor gibi... Bir şeyden haberi yok.Ya da unutmuşlardan o da. Büşra'nın mesajından önce benim de unuttuğum gibi.

Uyuyorum, nedenleri kendi kafamda içkiye, "insan"a bağlıyorum. Suçlamak için kolay yollar seçmek istiyorum. Nedenler aramaktan kaçmak için. Ama çözüm yok. Uyuyamıyorum.

Defne'nin ölümü değil, o da diğerlerinden biri sadece. Tanınan biri, genç ve neşeli, hareketli olması daha etki oluşturuyor elbette.
Ölüm nedeni de değil. Yaşam tarzı, hayata bakışı, ne aradığı, ne aramadığı... Hiç bir önemi yok bunların.
Ölüm, ölüm olarak var. Yaşamak ya da yaşamamak önemli değil bu noktada. Yaşadığınla yoksun, yaşamadığınla da yoksun. Sonunda her şey bir noktada birleşiyor. Bir kapıdan kesin olarak çıkıp gitmek gibi. Gidiyorsun ve tekrar var olmaya başlıyorsun. Kapıdan çıkıp gitmeden önce bıraktıklarınla, inandıklarının yolunda tekrar var olmaya başlıyor ruhun. İnandıkların ruhunu taşıyor.

Böyle durumlarda sessizliğin kıymeti çıkıyor ortaya. Akıl nerelerde, nasıl da kendince zor bir imtihanda ömrüne yaşamak diyor. Ben ise en iyisi uyumak diyorum, en iyi olanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder