Sayfalar

12 Ocak 2011 Çarşamba

Acı




Acının, kalbinden vücuduna doğru yayıldığını, zehirli bildiği duygunun, artık bir volkan gibi patlamaya hazır olduğunu hissetti. Hiç bilmediği bir acıyla senelerce yoğruldu, bu acının içinde düşünceleri şekillendi, yaşamayı acısıyla birlikte öğrendi. Öğrendikleri kimi zaman ona yeni bir yol çizmesi için fırsat olarak göründü önünde. İstemedi. Kendini düşündüğünden değil, olmayacağını biliyordu, kıyamıyordu, yapamazdı ve şimdi kalbi artık dayanamıyordu sayfalara. Bu bir kaçış, vazgeçiş değildi, asla değildi. Sadece acının içinde kaybolmak ve artık onunla yoğrulmak istemiyordu. Zarar görecek olan duygunun, zehre dönüşmesi onun için ölüm olacakken, şimdi hiç değilse yaralı bir şekilde hayatını devam ettirebilirdi. Bu acının kalpten vücuda yayılması iyi bir şeydi o zaman. Gözlerine ulaşınca acı, fark etti yanaklarının ıslandığını. Yanakları kıpkırmızıydı, biliyordu. Göz yaşları soğuk, yanakları kor, yanan kalbi artık dayanamadı. Oysa, hatırladı. On üç yaşındayken ağlamıştı en son. Göz yaşlarını tanıyamadı. İnatla, sanki kendini anlatmak için her damla vazgeçmiyordu ardını kesmekten. Bir suçlu olduğunu düşündü, dinlediği şarkıları düşündü, ona ait olan hayatını ve onun duyumsayamadığı düşüncelerini düşündü. Kesin bir cümle istedi, bulamadı. Takılı kaldığı aynılık onun için vahşetken, artık dayanamıyordu işte. Gözyaşlarını bile tanıyamaz derecedeydi. Ağlamazdı, ağlamak için artık çok geç olduğunu düşündü.

Bir sigara dumanının ona iyi geleceğini biliyordu. Ancak bu duygudan kaçmak değil onunla yüzleşmek istiyordu. Ne olacaksa hazır değilse bile görmek, duymak, bağırmak istiyordu. Konuşmak için artık çok geç olduğunu biliyordu, ağlamak gibi… Bağırmak ve sadece bağırmak. Şarkılarını düşündü. Eşit şekilde dağıtılmış sevgilerini. Sevgilerinin içinde yer alan şarkılarını. Zarar vermek istemedi şarkılara da, yazdıkları gibi kaldırdı onları hiç bilmediği bir yere. Bir daha kuramayacağı cümlelerin arasına. Ve sevmek dedi. Aşk değil. Aşk bambaşka aşk bambaşka! Onu hiç karıştırmayın olur mu? Sevgi. Sevginin insanı zehirlediğini gördü, sevdiklerine karşı daha çok merhamet duyduğunu ve vazgeçemediğini anladı. İnsan sevdiğinden niye vazgeçer ki? Bu zehirden kurtulmak için. Yoksa insan olduğunu hatırlatırdı bu zehir ona. Ve biterdi bazı bitmişlerin üzerinde bekleyenler de. Bunun için direnmek istedi.

Anlatmak istedikleri tıkanınca boğazında umursamadı bu durumu. Böyle olsun istedi çünkü. Olanlar kendi isteğiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder